Blue Flower

KUTSAL RUHUN İŞLEYİŞİNİN AYIRT EDİCİ BELİRTİLERİ
KUTSAL RUHUN İŞLEYİŞİNİN ETKİN OLDUĞU OLAĞANÜSTÜ OLAYLAR DİKKATE ALINARAK NEW ENGLAND HALKININ ZİHİNLERİNDE BU İŞLEYİŞİN ALIŞILMADIK ETKİSİYLE İLGİLİ AYIRT EDİCİ BELİRTİLER

Yazar: Jonathan Edwards

Çeviren: Levent Kınran

 

BAY COOPER’IN OKURA ÖNSÖZÜ 

 

Tanrı’nın kilisesinin zamanın başlangıcından beri maruz kaldığı çeşitli dönemler ya da lütuf günleri vardır. İman atalarının dönemi, Musa’nın yasasının dönemi, İsa Mesih’in müjdesinin dönemi ve şu anda içinde bulunduğumuz dönem. Çeşitli faydalardan ötürü parlaklığıyla en çok ışık saçan ve tüm diğerlerini aşan gün bugündür. Mesih’in yeryüzündeki egemenliğini ilk kurduğu, Müjde’nin ışığının ve gücünün yayılmaya başladığı vakit Kurtarıcımızın öğrencilerine söylediği şu sözler, İncili dönemin içerisinde yaşamanın büyük mutluluğuna sahip olan bizlere seslensin: “Sizin gördüklerinizi gören gözlere ne mutlu! Size şunu söyleyeyim, nice peygamberler, nice krallar sizin gördüklerinizi görmek istediler, ama göremediler. Sizin işittiklerinizi işitmek istediler, ama işitemediler.” (Luka 10:23, 24). 

Musa’nın dönemi, örnekler ve suretlerle zor anlaşılır olsa da önceki dönemden çok daha aşkındır: ama Müjde’nin dönemi yücelikte ondan da aşkındır, çünkü güneşin doğuşuyla ve gücünü ortaya koymasıyla ortadan kaybolan yıldızlar gibi yasanın yüceliğini gölgede bırakır – Müjde’yi bu denli görkemli kılan başlıca unsur Kutsal Ruh’un hizmetidir. Müjde’nin vaaz edilmesiyle Kutsal Ruh sadece mucizevi armağanlarla değil, Müjde’nin ilk günlerindeki gibi içsel kurtarma etkinliğiyle dışsal hizmete eşlik ederek sayısız insanın Mesih’e dönmesini, suçlar ve günahlar yüzünden ölü olan canların ruhsal yaşama kavuşmasını ve onların sonsuz yaşama hazırlanmasını sağlamak için bol miktarda döküldü. Bu nedenle Elçi, Eski ile Yeni Antlaşma, Musa’nın yasasıyla İsa Mesih’in müjdesi arasında bir karşılaştırma yaparken şöyle der: “Yazılı yasa öldürür, Ruh ise yaşatır. Ölümle sonuçlanan hizmet, yani taş üzerine harf harf kazılan yasa yücelik içinde geldiyse öyle ki, İsrailoğulları geçici olan parlaklığından ötürü Musa'nın yüzüne bakamadılar- Ruh'a dayalı hizmetin yücelik içinde olacağı daha kesin değil mi?” (2. Ko. 3:6,7,8).    

Müjde’nin bu bereketli döneminin, bizim değer ve takdirimizi artıracak çeşitli sıfatları vardır. İncilci peygamber tarafından “Rab’bin lütuf yılı” (Yşa. 61:2) diye adlandırılmıştır. Bunu beğeni yılı, iyilik yılı ya da Rab’bin iyi isteğinin yılı olarak da okumak mümkündür, çünkü O’nun lütfunu ve beğenisini olağanüstü bir şekilde ortaya koyduğu, ruhsal bereketlerini eksiksiz ve serbestçe döktüğü özel bir dönem olacaktır. – Kurtarıcımız bunu ifade etmek için sadece Hristiyan döneminin sonunda her şeyin görkemli bir şekilde yeniden düzenlendiği zamandan değil, baştan itibaren sona dek belli bazı canların lütufla tazelendiği zamandan söz etmek için yenilenme deyişini kullanmıştır (Mat. 19:28).  Ancak Tanrı’nın lütfunun Müjde’nin günlerindeki işleyişine kıyasla önceki dönemlerde yenilenen ve kutsal kılınan insanların sayısı azdır. İlk kurulduğu gün Müjde kilisesine katılanların sayısı o kadar büyüktü ki, bunu peygamberlikle bildiren hayranlık uyandırıcı soruya neden olmuştu: "Nedir bunlar, bulut gibi, yuvalarına yaklaşan güvercinler gibi süzülüp gelenler?” (Yşa.60:8). Kutsal Ruh’un gücü, söz hizmetine öyle eşlik etmişti ki tek bir vaazla binlerce kişi iman etmişti. – Ne var ki, Kutsal Ruh’un bu büyük dökülüşüne, Müjde’nin ışığının dünyada parlayışına ve dinin hoş baharının yeryüzünde fışkırmasına rağmen bu kurtaran ışık ve etkiler yavaş yavaş geri çekilmeye, Müjde daha az ürün vermeye ve Hristiyanlığın durumu yer yer zayıflamaya başladı.  

Gerçekten de papalıktan sonraki Reform döneminde, Müjde’nin ışığı kilisenin üzerine parladığı ve Mesih-karşıtının karanlık bulutlarını dağıttığı zaman Tanrı’nın lütfu sözün duyurulmasına öyle güçlü bir şekilde eşlik etti ki canların kurtuluşunda ve gelişiminde hayranlık uyandıran bir başarı kazandı. İman edenlerin yüreklerinde ve yaşamlarında bereketli ürünler yetişti. Yüce Kurtarıcı’nın görkem ve ihtişam içinde galip gelip zafer kazanarak saf Müjde’nin beyaz atına bindiği ve Yonatan gibi elindeki okun boş dönmediği İnsanoğlu’nun günlerinden biri yaşandı. Ancak daha sonra Reform’un bütün kiliselerinde uzunca bir süre ne denli ölü ve kısır bir dönem başladı! Altın sağanaklar azaldı, Ruh’un etkisi askıya alındı ve bunun sonucunda Müjde’nin üstün bir başarısı görülmedi. İman edenler nadirdi ve sayıları belirgin değildi, Tanrı’dan doğan oğullar ve kızlar azaldı, Hristiyanların yürekleri eskisi gibi buyruklarla canlanmadı, ısınmadı ve tazelenmedi.    

Bu ülkede bizim aramızda yıllar boyunca imanın böyle üzücü bir durumda olması (merhamet yağmurunun ziyaret ettiği bir iki yer dışında, diğer kasabalara ve kiliselere yağmur yağmamıştır) ruhsal duyuları çalışan sadık hizmetkarlar ve ciddi Hristiyanlar için ağıt konusu olmuştur. Bundan ötürü her Şabat günü toplu dualarımızda Tanrı’nın Kutsal Ruh’unu üzerimize dökmesi ve yılların ortasında işini yeniden canlandırması için yakarmışızdır. Hükümetin belirlediği yıllık oruç günlerinin yanı sıra, kiliselerin çoğu, ‘Rab’bin gelip üzerimize doğruluk yağdırması’ için dua ve oruçla O’na yöneldikleri günler belirlediler.     

Ve şimdi – “İşte! Aradığınız Rab ansızın tapınağına geldi.” Şu anda içinde bulunduğumuz dönem ya da lütuf ne bizim ne de babalarımızın görmediği düzeydedir ve bazı koşullarda o denli harikadır ki Rab’bin göğe alınmasından hemen sonra Kutsal Ruh’un muazzam dökülüşünden beri eşi benzeri olmamıştır. Elçisel günler bize geri dönmüş görünmektedir: Halkının toplantılarında Kutsal Ruh’un gücü ve lütfu açıkça gözler önüne serilmekte ve Müjde’nin sözüne tanıklıklar verilmektedir.  

Vefat etmiş olan saygıdeğer alim Bay Howe’ın, burada aktarılmaya değer, dikkat çekici bir yazısını hatırlıyorum. “Son Günlerden önce Hristiyan Kilisesinin, Kutsal Ruh’un bol Dökülüşü Sayesinde Gönençli Durumu”, sayfa 80 adlı konuşmasında geçiyor. “Kutsal Ruh’un bol bol döküldüğü zamanlarda hizmetkarlar kendilerine düşen payı muhakkak alacaklardır. Böyle bir zaman geldiğinde bugünkünden başka türlü vaazlar duyacaksınız (siz ya da o günleri görenler) ve canlarla da başka şekilde ilgileneceksiniz. Kutsal Ruh’un bizden bile büyük ölçüde kendini geriçektiği üzücü derecede bellidir. Canlara nasıl anlamlı bir şekilde sesleneceğimizi, içinize nasıl işleyebileceğimizi bilmiyoruz. Sözler ağzımızda ölüyor, sizinle aramıza düşüp can veriyorlar. Konuşurken bile içimiz geçiyor; uzun süren başarısızlığımız umudumuzu kırıyor. Sizin ciddi, göksel, Tanrı’ya yaraşan ve Hristiyanlara benzer kişiler olarak yürümenizi sağlayacak şekilde galip gelmeyi umut eden kişiler gibi konuşmuyoruz. Bizim tanıdığımız ikna edici, cezbedici kişilerin yöntemleri büyük oranda aramızdan kayboldu. Taş kalplileri yumuşatmak, kaygısızları uyandırmak, inatçıları ikna edip yola getirmek ve soğuk yüreklileri kazanmak için başka yollara başvurmak durumunda kaldık. Elbette Kutsal Ruh’un dökülüşü gerçekleştiğinde, beklendiği gibi hizmetkarların daha maksatlı, daha merhametli, daha ciddiyetli, daha yetkili ve daha cezbedici konuşmayı bilmeleri için bundan alacakları büyük bir pay olacaktır.”

Bu büyük ve harika adamın haklı beklentisine, işte bu çok önemli günde kavuştuk. Aramızda, Tanrı’nın Kutsal Ruhunu büyük ölçüde verdiği vaizler ortaya çıktı, öyle ki Barnaba’ya yakıştırılan sıfatı onlara da yakıştırmaya hazırız: “Kutsal Ruh’la ve imanla dolu, iyi bir adam” (Elç. 11:24). Bu vaizler Tanrı’nın lütuf müjdesini olağanüstü bir özen ve gayretle her yerde vaaz ediyorlar. 

Onların ısrarla vurguladığı öğreti, geçen yüzyılda Tanrı yolunun gücüne güç katmış olan reform öğretisidir. Vaazlarının değindiği konular insanın suçluluğu, fesadı ve zayıflığı, Tanrı’nın Ruhu aracılığıyla doğaüstü bir şekilde yeniden doğmak, İsa Mesih’in doğruluğuna iman ederek karşılıksız olarak aklanmak ve yeniden doğuşun işaretleri gibi önemli konulardır. Vaazlarının tarzı insan bilgeliğinin aldatıcı sözlerine dayanmaz, kusursuz olanlar arasında bilgece konuşurlar. İçlerini Mesih’e ve canlara yönelik ateşli bir sevgi ısıtır ve emeklerine hayat verir. Tanrı bu hizmetkarlarını etkili ruhlar, hizmetindeki yangın alevleri haline getirmiş ve sözünü ağızlarında “bir ateş, kayaları paramparça eden balyoz” yapmıştır. Emek verdikleri yerlerin çoğunda Tanrı onlar aracılığıyla apaçık bir şekilde çalışmış, “sözünü belirtilerle doğrulamıştır”. Tanrı, tapınağını bizim aramızda kurdu kuralı O’nun gücü ve varlığı imanlı topluluklarda bu denli kuvvetli bir şekilde bilinmemiştir. Tanrı gerçekten de “evinin görkemini yüceltmiştir.”     

Boyutları itibarıyla bu iş gerçekten muazzamdır. Bu kıtanın yüzlerce millik bir bölgesindeki çeşitli eyaletlerde az ya da çok görülmektedir. “Yeryüzüne buyruğunu gönderir, sözü çarçabuk yayılır.” Nüfusu en yoğun kasabaların bazılarına, belli başlı iş ve toplantı merkezlerine girmiş ve yayılmaktadır. Tanrı’ya yücelik olsun! - hem burayı hem de komşu kolonide eğitim kürsülerini ziyaret etmiştir. Ah, Kutsal Ruh her iki yerde de bulunsun, inançlı gençlerimize egemen olsun, hizmete çağrıldıklarında karanlığın güçlerine karşı Rab’bin savaşlarını başarıyla vermeleri için onları gösterişli mızraklar gibi kullansın! Bu işleyişe maruz kalanların sayıları da son derece yüksektir. Sıradan günahkârlar yüzlercesiyle birlikte uyanmış ve bazı yerlerde “Kurtulmak için ne yapmalıyım” soruları duyulmuştur. Bizim şehrimizde geçen kış binlerce insan daha önce hiç yaşamadıkları dinsel hislerin içine girmiştir.    

Bu iş, etkisi altına aldığı çeşitli kişiler için de olağanüstü olmuştur. Her yaştan insan buna dahildir. Bazı ihtiyarlar ateşten çekilip kurtarılmış, elçinin kendi durumu için ifade ettiği gibi Tanrı’dan zamansız doğarak (1Ko. 15:7) Tanrısal merhametin anıtlarına dönüşmüşlerdir. Ancak burada daha çok gençler arasında etkin olmuştur. Hayat dolu gençler Kurtarıcı’nın asasına söğütler gibi eğilmişler ve kendi elleriyle Rab’be bağışta bulunmaya razı olmuşlardır. Bebeklerin ve bazı küçük çocuklarından ağzından düşmanı ve öç alıcıyı susturmak için Tanrı’ya övgüler dökülmüştür. Onların arasında her mertebeden ve seviyeden insanlar vardır. Bazıları güçlü ve zengin olsa da çoğu düşkün ve yoksuldur. Değişik ülkeler ve uluslar vardır. Etiyopya ellerini uzatmıştır: Bazı yoksul siyahiler Tanrı çocuklarının muhteşem özgürlüğüne kavuşmuştur. Her durumda ve nitelikte insan vardır. Bu dünyanın cahil ve akılsız saydığı, bilgisi kıt olan kişiler kurtuluşta bilge kılınmış, akıllı ve bilge kişilerden saklanan göksel gerçekleri öğrenmiştir. İnsanlar arasında bilgili ve eğitimli olan bazılarına et ve kanın öğretmediğini Göklerdeki Baba öğretmiştir. Çağdaş kanaatlere ve zamanın nezaketli dinine kapılmış olanlar, önyargılarını yenmiş, benliğin akıl yürütmelerini alt etmiş ve anlayışları Müjde’nin sırları karşısında eğilmiştir. Artık İsa Mesih’teki gerçeği kabul etmekte, imanları “insan bilgeliğine değil Tanrı’nın gücüne” dayanmaktadır. Kaba ve başıbozuk kişilerin bazıları davranışlarına çeki düzen vermiş ve sağduyuya kavuşmuştur. Kibirli ve vurdumduymaz kişiler ciddi ve ağırbaşlı olmuştur.    

En büyük günahkarlardan bazılarının gerçek kutsallara dönüştüğü görülmüştür. Sarhoşlar ayılmış, zina yapanlar ve eşlerini aldatanlar namusa sarılmış, küfürbaz ve saygısız kişiler O yüce ve korkunç isimden, Tanrıları Rab’den korkmayı öğrenmiş, benliğe ve dünyaya bağlı yaşayanlar Tanrı’nın egemenliğinin ve doğruluğunun ardından gitmeye başlamıştır. O’nun işleri ve araçlarıyla alay edip aşağılayanlar O’nun galip gelen gücünün etkisi altına girmişlerdir. Bu kesimden vaizi dinlemeye gidenlerin bazıları (“Bu lafebesi ne demek istiyor?” diye Elçi Pavlus’u dinlemeye gidenler gibi) vaizin konuşması sırasında Kutsal Ruh’a ve kudrete karşı direnememiş, sözü oturup titreyerek dinlemiş, ağlayarak oradan ayrılmış ve kurul üyesi Dionisios’un yaptığı gibi vaize bağlı kalmıştır (Elç. 17:18,24). Bu türden birçok kişi bilgim dahilindedir.  

Dürüst ve medeni insanlar, ahlaklı olmakla yaşama kavuşamayacaklarını gördüler, heyecanla yeniden doğuşa ve iman yoluyla İsa Mesih’le diri birliğe yöneldiler. Gelenekçi imanlılar ölü geleneklerden uyanarak Tanrı yolunun gücünün etkisi altına girdiler, sahte dayanaklarını terk ettiler ve yalnızca Aracı’nın doğruluğuna umut bağladılar. Aynı zamanda, Tanrı çocuklarının birçoğu büyük ölçüde canlanıp tazelendi, içine düştükleri uyku hallerinden uyandılar, çağrılmışlıklarını ve seçilmişliklerini kökleştirmek için gayret göstermeye başladılar, çok değerli, uyandıran ve pekiştiren vakitler geçirdiler. Bu görkemli mevsimde, Tanrısal etkinin işte böyle kapsamlı ve genel bir sonucu oldu.   

Söz edilmeye değer bir şey daha var. Bu da etkinliğin aynılığıdır. Mektuplarda okuduğum öykülere, bu etkinliğin sürüp gittiği farklı yörelerde yaşayan hizmetkarlarla ve diğerleriyle yaptığım sohbetlere bakarak, her yerde aynı şeyler olduğunu görüyorum. Kutsal Ruh’un insanların zihinlerindeki işleyiş yöntemi başka zamanlarda olduğu gibi koşullara göre biraz çeşitlilik gösterse dahi aynıdır. Bu etkinliğe eşlik eden belirtiler başka zamanlarda pek yaygın olmadığı halde şu anda aynıdır. Etkinliğe karşı olan birçokları bu belirtilere itiraz etmektedirler. Ancak etkinliğin işlev gördüğü her yerde kurtuluşa kavuşma deneyimi aynı olsa bile Tanrı’nın lütfunu dünyanın dikkatini çekecek derecede göze görünür ve yüce bir şekilde döktüğü olağanüstü bir mevsimde bu deneyimde de başka zamanlarda pek görülmeyen bazı belirtilerin olması akla yatkındır. Bu etkinliğe eşlik eden bazı olaylar olağandışı bir düzeyde ve yükseklikte gerçekleşebilir. Bu böyle olmasaydı, Rab’bin işi bu denli konuşulmaz, dikkate alınmaz ve Tanrı bu denli çok yüceltilmezdi.     

Bu etkinliğin (sık sık görmemiz gerektiği söylenen) meyvelerine gelince, Tanrı’nın adı kutsal olsun! Şu ana kadar, gözlemlediğimiz kadarıyla meyveler kalıcıdır. Hiçbirinin etkisi kaybolmamıştır ya da ikiyüzlülük ve imandan dönüş yoktur gibi bir iddiada bulunamam. Kutsal Yazılar ve tecrübemiz böyle bir mevsimde bunları beklememiz gerektiğini gösterir. Ancak bunların daha fazla olmaması benim için bir şaşkınlık ve şükran konusudur. Demek istediğim şu ki, uyanmış olanların büyük çoğunluğu hala dar kapıya yönelmekte ve girmek için gayret göstermektedir. İman ettiği düşünülen insanların büyük bir kısmı yeni yaratık olduklarının kanıtlarını ortaya koymakta ve bütün yürekleriyle Rab’be bağlanmaktadır. Kesin bir dille ifade etmek gerekirse, küçük ve uzak yerlere kıyasla birçok koşul böyle bir etkinliğin burada (yani Boston, New England) bu denli görülebilir olmasını engellese dahi, bu şehirdeki gelişmelerin yeni bir yüzü var. Müjde’nin ifadesine uymayan birçok şey bir ölçüde düzeldi. Tanrı yoluna karşı hiçbir zaman dostane olmayan tavernalar, dans okulları ve meclis adı verilen toplantıların sayısı azaldı. Birçok kişi alçakgönüllü İsa’nın takipçilerine yakışan şekilde giyim ve kuşamına çeki düzen verdi. Bazı gençlerin ve gösterişten hoşlanan genç kadınların, “Kral’ın kızına” uygun düşen gizli iç varlığın yüceliğini arzulamanın etkisi ve göstergesi olarak süslerinden vazgeçtiklerini görmek hem hoş hem de şaşırtıcı oldu. Dostların evlerindeki sohbetlerin konusu artık her zamankinden çok imandır.  Lütuf öğretisi beğenilmekte ve desteklenmektedir. Özel dinsel toplantıların sayısı büyük oranda çoğalmaktadır. Halka açık toplantılara (özellikle vaazlara) katılım çok daha iyidir ve dinleyicilerimiz son derece ciddi ve dikkatlidir. Gerçekten de Sözün “hilesiz sütüne” yönelik muazzam bir iştah var.  

Bu şehirde akşam vaazlarını başlattığımız günden beri on iki ay geçti. Şimdi hem Salı hem de Cuma akşamları olmak üzere sürekli devam eden birkaç toplantı var. En geniş evlerimiz, görünüşlerine ve davranışlarına bakılırsa canlarının yaşaması için kulak vermeye gelenlerle dolup taşıyor. Tanrı’nın evinde bir akşam, başka yerde geçirilen vakitlere tercih ediliyor. Hizmetkarlara kişisel olarak danışmaya gelenlerin sayısı da çoktur. Ellerimiz işle doludur ve birçok kez ayrı ayrı yapmamız gereken görüşmelerin sayısı haddinden fazladır. Bu nedenle çok kesin bir şekilde şunu söyleyebilirim; uzakta olup da burada dinin şu anki durumunu bilmek isteyen ve bu mektupları alacak olan kişilerin içi epeyce rahat olabilir.   

Peki şimdi bu etkinliğin hangi ruhtan kaynaklandığını bilmiyor olabilir miyiz? Bazılarının yaptığı gibi bunu İblis’e mal etmek, eski yılanı “kendi evini yıkan ahmak bir kadına benzetmektir” (Özd. 14:1). Kurtarıcımız böyle bir iddianın tam tersini bize öğretmiştir. “Kendi içinde bölünen ülke yıkılır. Kendi içinde bölünen kent ya da ev ayakta kalamaz. Eğer Şeytan Şeytan'ı kovarsa, kendi içinde bölünmüş demektir. Bu durumda onun egemenliği nasıl ayakta kalabilir?” (Mat.12:25,26).

Bazı insanların bu etkinliğe karşı önyargılarının olması, diğerlerinin ise bunu kötülemesi ve kınaması, bunun Tanrı’nın işi olmadığı anlamına gelmiyor. Bu dünyanın ruhunun ve Tanrı’nın Ruhunun birbirine karşıt olduğu anlamına geliyor. Şeytan’ın egemenliği sarsılırken, yüzlerce ve umarım binlerce kölesi onu terk ederken onun öfkelenmesine ve öfkesini de kendi etkisi altında olanlarda göstermesine şaşırmıyorum. Hiç kuşkusuz bazı kişilerin önyargısı, doğru bilgi eksikliğinden ve yurt dışından yalan haber gelmesinden kaynaklanıyor. Bazılarının gücenikliği, kendilerinin böyle bir şey yaşamamış olmalarından, bu etkinliğin doğruluğu karşısında bina oldukları temelden başka bir temel üzerine yeniden başlamaları gerektiğinden ve bunun birçok insan için çok güç olmasından kaynaklanıyor. Belki bazılarının şimdiki etkinlikten hoşlanmamalarının nedeni, zihinlerinde yer eden ve kolay kurtulamadıkları önyargılara karşı henüz kucaklamadıkları bazı ilkeleri desteklediği ve onayladığı içindir. Kesin olan bir şey varsa, bu ürünlerin Arminci zeminde yetişmediğidir. Umarım hiç kimsenin hoşlanmama nedeni, kendilerinin bu etkinliğin araçları olmaması değildir. Çünkü eğer Rabbimiz İsa Mesih’i içtenlikle seviyorsak, bizim alçaldığımızı ve O’nun yüceldiğini görmek bizi sevindirecektir. Eğer bu etkinliğe inanmamaya, karalamaya ve karşı durmaya kararlı olanlar varsa, aydınlanmak ve yardım bulmak için Tanrı’nın mutlak kudretine ve merhametine teslim edilmeleri gerekir. Böyleleri eğer Kurtarıcımızın günlerinde yaşamış olsalardı, O’nun mucizelerine ve hizmetine karşı duran imansız kişiler olurlardı. Bazılarının ortaya koyduğu kötülük, bana kalırsa bağışlanmayan günaha yakındır. Ölüme götüren günah konusunda dikkatli olmaları gerekir. Bu suçun, elçilerin günlerinde olduğu gibi bugün de işlendiğine inanıyorum. İnsanların bu suçu işleme yönünde başka zamanlara kıyasla bugün daha büyük bir tehlike altında olduklarını düşünüyorum. Böyleleri, Mez. 28:5’teki sözlerin dehşetine kulak versin: “Onlar RAB'bin yaptıklarına, Ellerinin eserine önem vermezler; bu yüzden RAB onları yıkacak, Bir daha ayağa kaldırmayacak.”   

Ancak eğer kanaat almaya niyetli, ışığa açık bir zihni olan ve şu anki etkinliğin Tanrı’dan olup olmadığını gerçekten bilmeye razı olan kişiler varsa, onlara büyük bir zevk ve doyumla aşağıdaki sayfaları önerebilirim. Bu sayfalarda, bu ülkede birçoklarının zihinlerindeki alışılmadık etkisiyle ilgili olarak Kutsal Yazılarda olduğu haliyle etkinliğin “ayırt edici belirtilerini” bulacaklar. Burada konu, büyük bir sağduyu ve tarafsızlıkla Kutsal Yazıların yanılmaz denektaşıyla sınanmakta ve tapınağın tartısına konulmaktadır.   

Böyle bir yayın yerinde ve gereklidir. Kuluna bu görevi vermeye razı olan ve ona lütfederek yardımcı olan Tanrı’ya yürekten şükretmeyi arzularım. “Göklerin Egemenliği için eğitilmiş” bir din bilgini olan bu yazarın hizmetini sürdürmek için çağrıldığı yer deneysel dinle ün salmıştır. Kendisi bu etkinliğin güçlü bir şekilde göründüğü çoğu yerde gözlemde bulunma ve etkisi altında kalan çok sayıda insanla konuşma fırsatına sahip olmuştur. Bunlar bu yazıyı kaleme alma hakkını herkesten çok ona verir. Onun bu etkinliğin lehine yönelik savları güçlü bir şekilde Kutsal Yazılara, akla ve deneyime dayanır. Her samimi ve aklı başında okur, onun taraflı ya da coşkulu bir ruhla yazmadığını söyleyecektir. İnsani öğrenme yolunu tavsiye ederim; metotlu vaaz tarzını, duayı ve etütü öneririm. Başkalarını yargılarken merhamet gösterilmesini ısrarla tavsiye ederim. Bu etkinliğin kusuru olarak görülen şeylere ve engellere karşı büyük bir sadakatle dikkat edilmesi ve uyarıda bulunulması gerekir. Bence birçok kişi bu yayın için minnettar olacaktır. Bu eserle ilgili halihazırda olumlu düşüncelere sahip olanlar, eser tarafından onay bulacak, şüphede olanlar ikna ve tatmin olacaktır. Ancak her şeye rağmen bu etkinlikte Tanrı’nın elinin imzasını göremeyenler varsa, kendilerini Tanrı’ya karşı savaşır bulmamak için suçlamalardan kaçınmaları ve düşmanlıkta bulunmamaları umut edilir.  

Söylenmesi gereken başka şeyler de var ama bir önsözün sınırlarını aşacağı için bunlara girmemeyi tercih ederim. Şu ana kadar uzunca yazdığım için hem okurların hem de yayıncıların affına sığınırım. Sadece  çeşitli yerlerde bu etkinliği yaşamış olanların, bu yayının yazarı gibi bir kişiye öykülerini anlatmasını dilerim. Öyle ki bunlar, birkaç yıl önce yayınlanan Northampton’deki uyanış makalesine benzer bir şekilde derlensin. Böylelikle dünya bu şaşırtıcı dönemin başlangıcını, ilerlemesini ve içindeki çeşitli olayları öğrensin. 

Bu yayın, işleyişi ve etkinliği Hristiyan dünyasında büyük kınamayla karşılanan Kutsal Ruh’u onurlandırsın. Hor görülen müjdenin Tanrısallığını açıkça onaylasın. Bu harika etkinliğin sesi bu yayın aracılığıyla başka yerlerde de duyularak sevindirici bir etki yaratsın. Bu yayının, kilise tarihinin en yararlı eserlerinden biri olarak Tanrı’nın halkını kutsamasını dilerim. Belki de günümüze kadar gelen tüm eserler arasında Elçilerin İşlerine en çok yaklaşan eser bu olur. Ama ben böyle bir şey dilemeye cesaret edemem. Elçilerin İşlerinde, Yaratılış kitabındaki gibi şaşırtıcı bir şey var: Gözlerimizin açıldığı başka türden yepyeni bir yaratılış var. 

Sadece bir dua ekleyeceğim. Bu yayının yazarı, İsa Mesih’in kendisini yerleştirdiği altın kandillikte parlak bir ışık gibi yanmaya ve ışığı bu eyaletlerde yayılmaya uzun süre devam etsin! Burada davası savunulan Kutsal Ruh, güçlü etkisiyle kulunun diğer değerli yayınlarına eşlik etsin, Kurtarıcı’nın tanıtımı yapılsın, hayatı dinin amacına hizmet edilsin, yazarın şimdiki sevincine ve gelecekteki tacına katkıda bulunsun!




Boston, Kasım. 20, 1741

W. COOPER