Blue Flower

(platonik görüşün devamı)

(Platonizme göre) bir taraftan insanlar fizikseldir ve duyularla donatılmıştır. Fiziksel dünyayla bağlarımız duyularımız sayesinde, her duyu algılamasını belirli bir nedenle değerlendirmemizle kurulur. Diğer taraftan hepimizin bir ruhu vardır. Ruhsal dünyaya ne duyularımızla ya da birincil olarak mantık yürütme ile değil ruhumuz aracılığıyla bağlanırız.

 Bundan dolayı Platonik düşüncede ruhsallık fiziksellikten (maddesellik) üstündür. Ruh kilden bir vücutta barındırılmakta ve salıverileceği günü özlemle beklemektedir. Ruhun sonuçta salıverilmesi ölümle gelmektedir. Bu hayattaki amaç ise mümkün olduğunca ruhsal (manevi) alanda yaşamaya çalışıp fizikselliği (maddiyatı) değersizleştirmeye ve silikleştirmeye çalışmaktır. Bu durumda filozof ve sanatçı maneviyata en yakın kişiler olmaktadırlar çünkü derin düşüncelerle, kutsal olanla, güzel ve göksel olanla uğraşanlar onlardır.

 Maddi dünyaya tamamen önemsizmiş gözüyle bakılmamaktadır. Bununla beraber sadece bir kıvılcım-yaratıcısı rolü oynayarak ruhsal/manevi dünyanın daha gerçekçi olan kısmında mistik düşüncelere dalmayı tetikleyici olduğu sürece önemlidir. Örneğin bir çiçeğin güzelliğini görüp onunla orada "kalmam". Güzelliği mükemmel değildir ve bunu bu dünyanın gerisindeki gerçeğin güzelliğinin derinlerine inmek için kullanırım. Bu dünyanın bir katalist görevi olması dışında hiçbir değeri yoktur. Plato der ki,

Gerçek güzelliği gören kişi bu dünyadaki güzelliği gördüğünde gerçek güzelliğin hatıralarıyla taşınır: sonra, altındaki dünyadayı umursamadan...Bu dünyanın ve insanın güzelliğini görürüz --bizi bir coşku sarar ve ruhumuz yenilenir.

Plato ruhsal bir hiyerarşi kurmuştur. Dünyevi işler peşinde koşanlar hiyerarşinin en alt kısımlarındadır çünkü onlar bir filozofun veya bir artistin olduğu gibi maneviyatla çok yakın ilişkiler içinde değildir. Manevi kısımla yakın temas içinde olanlar bu dünyaya karşı “ilgisiz” olurlar. Kutsal Kitap’ta dünyeviliğe, dünyevi servete ve bedenin arzularına karşı söylenmiş olan sözlerin ne kadar kolay bir şekilde Platonik açıdan okunabileceğine dikkat edin. Bu bir hata olurdu.

 Phadreus’unda Plato (Eflatun) manevi kısımla nasıl temasa geçeceğimizin yollarını yazar. Dört çeşit “kutsal deliliğin” taslağını çıkarır. Plato, delilikle deneyimin akıl yoluyla veya akıldan değil ruhtan geldiğini kasteder. İnsan ruhu ruhsal dünyayla doğrudan temas içindedir. Akıl deneyimleri değerlendirebilir ama nihai otorite ruha sahip olan kutsal güç veya deliliğe aittir. Bu dört yol şunlardır:

peygamberlik/kehanet

İnsana bahşedilmiş kutsal bir hediye ve en büyük lütufların kaynağı olan bir delilik daha vardır. Peygamberlik bir deliliktir ve Delphi’deki kâhinler…Hellas’a duyularının dışında çok büyük faydalar sağlamışlardır; ama duyularının içindeyken ya çok az şey kazandırmışlardır ya da hiç...Delilik aklı başında bir akıldan daha üstündür…çünkü biri sadece insandır diğerinin kökeni ise kutsaldır.

iyileştirme deliliği
Bu, ruhsal dünya ile temas içinde olmaktan kaynaklanan bir tür duygusal arınmadır.

Zorluk baş gösterince…delilik gelmiş demektir…ve esinlenilmiş ifadelerle ihtiyaç içinde olanlara kurtuluş için bir yol bulmuştur…ve bu hediyede payı olan ve gerçekten ona sahip olan ve hakkıyla aklını kaybetmiş olan bütünleşmiştir ve gelecekte ve şimdiki zamanda kötülükten hariç tutulmuştur, ve kendisini etkileyen felaketten kurtarılmıştır.

sanatsal ilham/esin
Plato, sanatsal çaba ve insancıl yaratıcılık ile sanat tapınağına girmenin mümkün olmadığını açıkça belirtmiştir.

Aklı başında adam yokolur ve deli adamla rekabete girdiğinde ise hiçbir yerdedir.

tanrısal sevgi

Sevginin deliliği cennetin bereketlerinin en büyüğüdür. Fikirlerin adamı [cennetsel güzelliğin üzerinde düşünmüş olan ve kutsal sevginin büyük bir bölümünü bilen] dünyevi ilgi kaynaklarını unutmuş ve kendini kutsal olana vermiştir…bayağı olanlar onu azarlarlar ve onu deli zannederler…onun esinlenmiş olduğunu görmezler.

Ruhsal dünyaya bağlanılmasını sağlayan tüm bu dört yolda da sıradan insanî deneyimlerin işe yaramazlığı üzerinde durulmuştur. Ruhun varlığında insan değersiz kılınmış, akla hiçbir yer verilmemiş, yaratıcılık işe yaramaz olmuş ve dünyevi şeyler unutulmuştur. Ruhsal dünya Plato tarafından “şeytanî” diye bile adlandırılmıştır.Phadreus’ta Sokrat, “şeytanî”nin ne yapmaması gerektiğini söyleyen sesini duymaktadır. Bu içsel ses her zaman kendi akıl yürütmesine (sorgulamaya) üstün gelen bir otorite olarak tutulmuştur. Ruhsal dünyadan geldiği için itaat edilmelidir.